Tek kanatla uçmak gibidir gurbet.
Bedenin burada olduğu halde kalbinin başka yerde atmasıdır gurbet.
Nefes aldığın halde yaşayamamaktır.
Toplu halde yalnız yaşamaktır gurbet.
Olduğun yerde yabancı, gittiğin yerde misafir olmaktır. Hiçbir yere ait olamamaktır.
Bazen özgürlük, bazen zenginlik, çoğu kez de köleliktir gurbet.
Her memleket şarkısında, içinde duyduğun sızıdır gurbet.
Gittiğinde doyamadığın, geldiğinde bırakamadığındır.
Onurunu, haysiyetini, diplomanı ülkende bırakıp gelmektir bazen gurbet.
Uzakların gerçekten uzak olduğu yerdir gurbet.
Gelip tutunamadığın, kök salıp çiçek açamadığın yerdir gurbet...
Gurbet öyle bir kapıdır ki, girsen yanarsın, girmesen donarsın. Vefasızların elinde ilmek ilmek örülür hayat elbisen. Pembe düşlerin siyaha boyanır gün gün, gece gece...
Ezan sesi ile uyandığın pazar sabahlarına artık çan sesi ile uyanırsın. Attığınız her adımda can kırıkları...
Gerçek hayat hikâyelerinden oluşan bu kitap, "gurbet" denilen hüzün odasına başka bir kapıdan buyur ediyor sizleri…
Çocuğumuzun istekleri ile ihtiyaçları arasındaki farkı iyi bilmemiz gerekiyor. Kendimize (bağımlı değil) bağlı çocuklar yetiştirelim. Çocukken hayatını ne kadar kolaylaştırırsak yetişkin olduğunda hayatı o kadar zor olacaktır.
Saygı ve sevgi görmeyen bir çocuktan saygı ve sevgi bekleyemeyiz. Çocuk sıcağa koşar. Çocuğumuzun sevgi, ilgi, huzur bulduğu yer evi olmalı. Yoksa ilgi gördüğü bir başka yere bağlanır. Diken boş bırakılan bahçede yetişir. Onu güle çevirmek bizim elimizde.
Çocuğumuza kendini kötü hissettirerek, iyi davranışları öğretemeyiz. Ondan bahsederken negatif etiketleme yapmayalım.
Her çocuğun ilerleme hızı farklıdır. Onları itmekten vazgeçelim. Ve babalar lütfen eşinizin yükünü hafifletin ki çocuklarınıza karşı daha sabırlı ve daha mutlu bir anne olsun.
Birçoğumuz anne değil, anneliğin hammallığını yapıyoruz…
Gayemiz hayırlı bir nesil yetiştirmek.
Çocuklarımızın gerçek sahibi değiliz. Onların bizlere Allah;ın birer emaneti olduğunun bilincini taşıyarak, kendi öz değerlerimizle çocuklarımızı yetiştirmeliyiz.
Bizlerin fani hayatta bir imtihanda olduğumuzu düşünürsek, çocuklarımız da bu imtihanın bir parçasıdır. Bu da bizlere çok büyük sorumluluk yüklemektedir. Çocuk sevgimizi ve imtihan sorumluluğumuzu dengede tutmak zorundayız.
Değişen dünyaya ayak uydurabilmek için geleneksel başarılı eğitim usullerini özümüzden kopmadan günümüze taşımalı, her gün kendimizi yenilemeli ve bilgilerimizi güncellemeliyiz.
Hayırlı bir evlat hem bu dünya için hem de ahiret için saadet vesilesidir. Emanettir çocuk çünkü çocuğun maddi manevi eğitiminden ve hayırlı bir kul olmasından anne babası sorumludur.
Birer şehzade veya küçük prenses yetiştirir gibi değil de fiziki açlığını doyurup fikri açlığı ölüme terk etmeden yetiştirmeliyiz. Modern eğitim içinde zayi olan bedenler, çocuklarımız, geleceği inşa edecek nesillerdir.
Çocuklarımıza Allah sevgisini öyle yerleştirmeli ve benimsetmeliyiz ki büyüdükleri zaman "Allah'ı sevdikleri için" O'nun yolundan ayrılmasınlar. Bu sevgi onlardaki imanı koruyacaktır.
Din, zaten gündelik hayat pratiklerimizi çerçeveleyen görev ve bilinç hali değil midir?