“Kime çekmis anlamıyorum ki”
“Ne desem tam tersini yapıyor”
“Ne güzel laftan anlıyor nede dayaktan”
“O ne derse o olsun istiyor”
“Hep burnunun dikine gidiyor”
Bu sitemli sözler size tanıdık geldi mi? Geldi ise okumaya devam o zaman. Sevgili anne babalar, çocuğun bakımını üstlenen kıymetli okuyucular; Tamam bizim çocuğumuz, bizim bir parçamız, onu dünyaya biz getirdik, canımız ciğerimiz ama herşeyden önce unutmamamız gereken bir şey var “o da bir birey”
Çocuğumuz kendi söz hakkı olsun ister. Konuştuğu dinlensin ister. Kendi başına bazı şeyleri yapmak ister. Kendine ait eşyalar, yaşam alanı olsun ister. Haklı çıkmak ister. Başarmak ister. Ister, ister. Tıpkı bizler gibi. Çünkü “o da bir birey”
Bunları isterken bizimle inatlaşacak, ısrarcı olacak, bize hayır diyecek. Evet bize hayır diyecek. Halbuki biz onun isteklerine evet diyoruz ama o bize hayır diyecek…
Kişilik oluşumunun temellerinin atıldışı ilk 6 yıl söz dinlememe konusunda çetin geçecek. Bunu bilin ve hazırlıklı olun. Yürümeye başladığında, kendi başına yemek yiyebildiğinde, tuvalet eğitimini tamamladığında yani kendi bedeni üzerinde kontrol kazanmaya ve beceri sağlamaya başladığında; artık bende varım demeye başlayacak. Bizlerin tahammül sınırlarını zorlayacak.
Isteklerini ağlayarak yaptırma yoluna gidecek. Itiraf edin bu konuda da başarılı olacak. Işte ilk hata burada başlıyor. Ağlayarak yaptırdığını öğrenen çocuğumuz artık bizi avucunun içine aldı demektir. Bu tabirimi mazur görün ama öyle. Ne zaman ki hayır dediniz, ağlama krizleri başlayacaktır. Kendini yerden yere atacak hatta etrafında yada o an elinde bulunan materyali fırlatacak, zarar verecektir. Önce sabır.
Her çocuğun ilgi alanı, öğrenme hızı farklıdır. Aynı evin içinde birden fazla çocuk olsa, hepsinin eğitimi farklılık gösterecektir bu yüzden. Çocuğumuzun ihtiyaç ve isteklerini gözardı edemeyiz. Evet biz çok meşgulüz, herşeyin en iyisi olsun istiyoruz. Saçımızı sübürge ediyoruz yuvamız için. Bunları yaparken amaç çocuklarımızın iyiliği iken, onların iyiliğinden uzaklaştığımızın farkında mıyız peki?
Çocuklarımıza “hep ben” dememesi için uğraşırken aslında biz “ben” diyoruz belkide. Bizim çocuğa empoze etmeye çalıştıklarımız, bizim kurallarımız, bizim alışkanlıklarımız, bizim ideallerimiz. Planlı yaşayalım, kurallalar çerçevesinde yaşayalım, bizim istediğimiz menü ile beslensin, bizim istediğimiz kitaplar okusun, bizim istediğimiz saatlerde yatılıp kalksın. Elleri, kıyafeti kirli dolaşmasın. Kırık oyuncak varsa hemen atılsın. Yemeğini hızlı yesin, oyuncaklarını herkesle paylaşsın, kardeş ve arkadaşları ile kavga etmesin. Tamam haklısınız, bütün bunlar çocuşumuzun iyi yetişmesi için ama ya onun duygu ve istekleri? Bir sürü zorlayıcı beklentiler. Bunun karşılığında çocuğumuz ile çatışma yaşamak kaçınılmaz. Her çatışma sonrası ‘söz dinlemeyen çocuk’ etiketi.
Bizim beklentilerimizi yerine getirmesinin tek yolu emretmek değildir. Her çocuğun ihtiyacına uygun disiplin anlayışı mutlaka vardır.